7 Mart 2010 Pazar
Komutanlar gözaltında iken Atatürk filminin galası vardı
Bugüne kadar Mustafa Kemal Atatürk’e atfedilen birçok belgesel ve kısa film çekildi ama samimiyetimle diyebilirim ki, dün gece Zülfü Livaneli adeta dosta düşmana; gözünden, dilinden ve kaleminden, bambaşka bir Mustafa Kemal portresi çizdi... O kadarla kalmadı, sinema filmi nasıl olur herkese gösterdi... Özellikle de Türkiye’nin içinde bulunduğu bu zor günlerde, ne yalan söyleyeyim, hepimizin böyle bir filme ihtiyacı vardı.
“Veda” sadece Atatürk’ün vedası olarak anlaşılmasın! Veda’da ölüme meydan okuyan bir kuşağın hikâyesi enine boyuna beyaz perdeye yansıtılabilmiş. Başlı başına Atatürk üzerine kurulu ilk sinema filmi. Sadece Atatürk’ün hayatı anlatılmıyor; dostluk, savaş, sevgi, bencillik gibi konular da “insan olmanın gerekliliği” çerçevesinde yalın bir dille ifade ediliyor.
Veda filminde Selanik’te çocukluktan başlayan bir arkadaşlık silah arkadaşlığına dönüşür, sonrasında Cumhuriyet’le birlikte neredeyse yarım asırlık bir dostluk ve ölene kadar süren kardeşliğe varır. İşte filmin can alıcı noktası tam burasıdır... Bu iki kişi arasındaki dostluk o kadar büyüktür ki, biri öldüğünde diğeri de hayata veda etmek ister.
Filmin konusu ile ilgili basında çok şeyler yazıldı, çizildi. Ben de Atatürk ile ilgili bu ilk sinema filminin içeriği hakkında notlar aktarmayıp, sizlere gerçek Atatürk’ü izlemeyi öneriyorum..
Kâh ağlayıp, kâh düşünecek, zaman zaman Başkumandan’ın dillere destan zeybek dansı ile keyiflenecek, zaman zaman da sinema salonunda kopan alkışlara katılacak, ‘ona’ nasıl ihtiyacınız olduğunu bir kez daha anlayacak ve bugünkü durumumuza hayıflanacaksınız...
Geceye gelince: Belki de bugüne kadar yapılmış, en yoğun talep gören, en kapsamlı galaydı. Bir tek koltuk dahi boş kalmamıştı.
Atatürk’ün doktoru çok heyecanlıydı
Filmde Atatürk’ün doktoru rolünü üstlenen Çapa Tıp Fakültesi’nden hocaların hocası Prof. Dr. Demir Budak ile karşılaştım galada. Demir Hoca’ya, hayrola sen de mi meslek değiştirip filmlerde oynamaya başladın dediğimde Demir Budak Hoca’nın heyecanını görecektiniz. Gala gecesine eşi İnci ve kızı Esra Budak ile gelen Demir Hoca bakın ne anlattı: “Hayatımda binlerce ameliyat yaptım. Çok önemli kişileri ameliyat ve tedavi ettim. Heyecanlandığım zorlu ameliyatlar olmadı değil. Ancak bu filmde birkaç saniyelik rolümdeki heyecanımı anlatamam. Karşımda sanki gerçekten Gazi Mustafa Kemal varmış gibi heyecanlandım. Ayaklarım tir tir titremeye başlamış, yudumlamam gereken kahveyi yudumlamakta güçlük çekiyordum” dedi.
Yazımın sonuna gelirken, öncelikle değerli dostum Zülfü Livaneli’ye teşekkür etmek istiyorum. Bizleri gerçek bir Atatürk filmi ile buluşturduğu için. Sonra da Atatürk’ü böyle gerçeği gibi oynayan Sinan Tuzcu’ya, Latife Hanım’ı canlandıran Ezgi Mola’ya, Zübeyde Hanım’ı oynayan Dolunay Soysert’e, Fikriye Hanım için Özge Özpirinç’e ve Salih Bozok için de Serhat Mustafa Kılıç’a ve adını sayamadığım daha birçoklarına “Helal olsun” diyorum.
Seyrettikten sonra belleklerden uçup giden birbirinin taklidi senaryolardan, klasik Türk filmlerinden sıkılanlar; bence siz siz olun, 26 Şubat Cuma günü vizyona girecek olan, yapımı, senaryosu, yönetmenliği Zülfü Livaneli’ye ait “Veda” filmine mutlaka gidin.
Aydın Ayaydın/ Vatan Gazetesi 26.02.2010
Gönderen
Sinem Öztürk
7 Mart 2010 Pazar
23:54
0 yorum:
Yorum Gönder