
Üç yıl önce Atatürk Kültür Merkezi kapanmış, Devlet Opera ve Balesi Kadıköy’deki Süreyya Operası’nda soluğu almıştı. Kendi deyimleriyle sürgünde olan sanatçılar zoru başardı ve ufak sahnede çok önemli eserleri sahnelemeye başladı. Devlet Opera ve Bale’nin sezon öncesi sürpriz oyunlarını sizin için bir araya getirdik...

Üç yıl önce Atatürk Kültür Merkezi kapanmış, Devlet Opera ve Balesi Kadıköy’deki Süreyya Operası’nda soluğu almıştı. Kendi deyimleriyle sürgünde olan sanatçılar zoru başardı ve ufak sahnede çok önemli eserleri sahnelemeye başladı. Devlet Opera ve Bale’nin sezon öncesi sürpriz oyunlarını sizin için bir araya getirdik...
İstanbul Devlet Opera ve Balesi AKM’siz 3’üncü sezonunu Süreyya Opera’sında açtı. Zorluklar yine devam ediyor. Operanın deposu yok, müzisyenlerin yer aldığı çukur yetersiz ve sahne gösteriler için küçük. Bu yüzden gösterişsiz dekorlar ile oyunlar oynanıyor.
Dekor ambarı olmadığı için oyunlar sadece 2 ay sahnelenebiliyor. Sahnelenecek oyunlar için sanatçılar en az 4 ay prova yapıyor. Her şeye rağmen repartuvar tahmin ettiğinizden de güçlü ve karşılaşamayacağınız türden eserlerle dolu... Hazır yeni sezon açılmışken operanın büyülü atmosferini ve ilk kez sahnelenecek oyunları İstanbul Devlet Opera ve Balesi Sanat Yönetmeni Suat Arıkan ile konuştuk. Karşımıza Mançalı Adam kostümüyle çıkan Suat Arıkan, AKM’nin durumu konusunda hâlâ umutsuzdu. Ama korku operası ve balenin önemli yapıtlarını İstanbullu sanatseverlere izletecek olmanın haklı gururunu yaşıyordu...
-Yeni sezondaki oyunlara bakarsak eğer, ilk defa sahnede yer alacak oyuncularınız olacak mı?
Ben biraz cesur davranıyorum. Hata riskini de göze alarak gençlere önemli sorumluluklar veriyorum. İlk kez sahneye çıkacak ve başrol oynayacak oyuncular da var.
-En kalabalık kadrolu oyun hangisi?
Solist kalabalıklığına bakınca Figaro’nun Düğünü... Operada sesin başrolü vardır. Yaklaşık 12 kişi var ve hepsi de önemli roller.
-Kostüm ve dekor bakımından en ihtişamlı oyun hangisi?
Süreyya’daki sahne koşulları nedeniyle insanları kalabalıklığı ile etkileyecek olan çok belirgin bir eser yok. Belki Hoffman’ın Masalları’nı sayabilirim.
-Yaş aralığı nasıl?
65’e kadar solistliklerini sürdürebiliyorlar. Ondan sonra zorunlu emeklilik. 22-64 arasında değişen başrol solistlerimiz var.
Haftanın bir günü Beşiktaş sahnesindeyiz
-Tiyatroda deneysel örnekler izlerken, operada neden özelleşme söz konusu değil?
Opera sanatı ve tiyatro birbirinden çok farklı. Opera uygulanması son derece masraflı bir form. Operadan para kazanılmaz. New York’ta da Paris’te de para kaybetmek için opera yapılır. Bir sürü sponsor vardır ve para yatırır. İnsanlığa yapılan bir yatırımdır. Özel opera söz konusu olamaz, çünkü para kazanılmaz. Ama şöyle bir yenilik olacak. Beşiktaş Belediyesi ile anlaştık. Haftanın bir günü orada sahne alacağız.
-Geçen yıl İtalya’dan canlı opera izledik. Bu gibi yenilikler operaya yaklaşmamıza neden oluyor mu?
Tabii, kaliteli popülist hareketler, her zaman fayda vermiştir. Popülist tavırlar son derece tehlikeli konulardır. Opera kavramının hiç de o kadar asık suratlı olmadığını vurguladılar. Hâlâ önyargıları olanlar var. Onlara tabii ki hak veriyorum. İnsan tanımadığı meyveyi tatmadan önce “Zehirlenebilir miyim?” diye korkar. Opera kolay bir sanat değil. Tarifinde de olduğu gibi içinde tüm sanatları barındırır.
- ”Sanatın en yüksek noktası” demek mümkün mü?
Daha yeni bir şey icat edilmedi. Opera icat edilmiş bir sanat. Ne zaman başladığı belli olmayan bir şey değil. Operanın bir tarihi vardır. Onun için zeka ürünü bir şey. Venedikliler, tüccar insanlardır. “Bundan para kazanabiliriz” deyip, bilet kavramını çıkartıyorlar. Soyluların tükettiği bir şey dışından çıkıyor ve bilet ile satılıyor. Orkestra çukuru icat ediliyor, kostümler ve dekorların iyi olması sağlanıyor, derken günümüzün gösterisi ortaya çıkıyor. Operayı üreten insan zekası, henüz operadan sonra başka sanat icat edemedi. Sadece devletin desteği bu sanata yetmez
-Atatürk Kültür Merkezi konusunda gelişmeler var mı?
Karanlık... AKM dışında, opera ve bale sanatını gerçek anlamda yapamıyoruz. Devlet Opera ve Balesi sürgünde. Sanatımızı yapamadığımız 3’üncü sezonumuza giriyoruz ve hepimiz kan ağlıyoruz. Kurum şu anda ayakta kalmış olması çok önemli. Atatürk ilke ve devrimlerinin bir kreması olarak duruyoruz ve bizim sonsuza kadar ayakta durmamız gerekiyor. Sadece devletin desteği bu sanatları uygulamak için yetmez. Çocukların ayaklarındaki dans ayakkabıları pointleri bulmakta zorluk çekiyoruz. Bu yüzden ayakları kan içinde kalıyor.
İlk kez İngilizce bir oyun izleyeceğiz
Sevil Berberi
Daha önce farklı besteci yorumlarını izlediğimiz Sevil Berberi, Kasım ayında ilk kez Gioachino Rossini imzasıyla İstanbul sahnesinde. Rossini versiyonu opera tarihinin gelmiş geçmiş en iyi komedi yorumu olarak adlandırılıyor. Sevil Berberi’nde çizgi filmlere de konu olan Figaro’nun Düğünü bestesinin başlangıcı olan Kont ve Figaro’nun çekişmesi anlatılıyor. Sahne alan oyuncuların kostümleri gerçekten görülmeye değer. 1800’lerin erkek kıyafetleri oyunun başından kahkaha atmanıza neden olacak.
Mançalı Adam
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Sanat Yönetmeni Suat Arıkan’ın da başrolünde yer aldığı eserde Cervantes’in Don Kişot’u yazma hikayesini arkadaşlarına anlattığı hayali bir hikaye söz konusu. Özellikle bu oyuna gençlerin yoğun ilgisi bekleniyor.
Müziğe Dokunmak
İnteraktif bir anlayış ile çocukların katılacağı operlar da izleyeceğiz. Mesela Müziğe Dokunmak... Çocuklar sadece müziği dinleyenler değil, uygulayanlar da olacak. Sahneye çıkıp müziğin o müthiş duygusuna çocuk yaşlarında şahit olacaklar.
The Turn of the Screw
Bu yıl karşılaşacağımız en enteresan oyun ise 20’nci yüzyıla ait. Oyun, opera ve balenin yeniliklere sırtına dönmediğinin bir işareti gibi... Çok değil birkaç ay sonra İstanbullular, Kadıköy’deki Süreyya Operası’nın küçük sahnesinde ilk kez bir korku operası izlemenin ayrıcalığını yaşayacak. İlk kez İstanbul’da İngilizce bir oyun sahnelenecek. Şarkılar dair bütün oyun alt yazılı olacak.
Bir hayalet hikayesi olan The Turn of the Screw, çocuk tacizi ile ilgili öykü ve kötü biten bir sona sahip. Operanın sahnelenişi sırasında her enstrümandan da bir tane oluşu yani her enstrümanın “solist” olması özelliğiyle de eşsiz bir eser olacak gibi.
Balenin önemli eserleri...
Balede ise üç eser aynı sahnede yer alacak. Programın açılış parçası Neoklasik balenin öncüsü George Balanchine’e ait olan “Concerto Barocco...” İkinci eser “Creatures.” Oyun klasik Türk müziği, İran perküsyonları ve müzisyen Dhaffer Yousef’in müthiş performansıyla sahnelenecek. Son eser ise Mi Favorita’da dansçılar, önce partnerlerini, daha sonra da kostümlerini değiştirecek.
0 yorum:
Yorum Gönder